Varlığın Var Olup Olmadığı Problemi
Varlığın var olup olmadığı problemi ontolojinin temel problemlerinden biridir. Ontoloji, varlığı iki temel sorun etrafında ele alır.
Bunlardan biri “Varlık var mıdır?” sorusunu “yoktur” diye cevaplayan Nihilizm (hiççilik) ve Taoculuk görüşleridir. Diğeri ise, “ Varlığın var olduğunu” kabul eden görüştür ve buna Realizm (gerçekçilik) adı verilir.
A) Varlığın Olmadığıni Savunanlar
1. Nihilizm (Hiççilik)
Nihilizm (hiççilik), ontoiojik anlamda “Varlık var mıdır?” sorusuna “Yoktur” diye cevap veren bir görüştür.
Nihilizm, hiçbir varlığın gerçekliğinin var olmadığı görüşünden hareket ederek, var olan her şeyi reddeder, hiçbir şeyin bilinemeyeceğini savunur. Bu anlayışın temsilcisi Gorgias’tır. Ona göre “Evrende hiçbir şey yoktur, olsa bile bilinemez, bilinse bile başkalarına bildirilemez.”
2. Taoculuk (Taoizm)
Bu anlayışın kurucusu Lao Tse’dır. Bu anlayışa göre dış dünyadaki varlıklar ve nesneler gerçekte yoktur. Bu varlıklar çelişkilerle doludur. Dünyadaki varlıklar aldatıcıdır.
Tao, evrenin düzenidir. Bütün varlıkların özü Tao’dur. O, sonsuz ve ebedidir.
B) Varlığın “Var Olduğunu” Savunanlar
1. Realizm (Gerçeklilik)
Bu anlayış dış dünyanın, varlık ve olayların gerçekte var olduğunu kabul eder. insan bilincinden ve algısından bağımsız olarak varlığın mevcut olduğunu ileri sürer.
2. Varlığın Ne Olduğu Problemi
Varlık felsefesinde varlığın var olduğu kabul edilince “Varlığın ne türden bir varlık olduğu” sorusu ortaya çıkmıştır. Filozofların bu soruya yaklaşımları birbirinden farklı beş grupta toplanabiiir:
a. Varlığı Oluş Olarak Kabul Edenler
Varlığı oluş olarak kabul eden filozofların başında Herakleitos (MÖ 540 — 480) ve Whitehead (1861 – 1947) gelir.
- Herakleitos: Ona göre var olan her şey ateşten meydana gelmiştir. Her varlık bir çeşit değişmiş ateştir. Evrende sabit bir şey yoktur. Her şey ateş gibi devamlı değişmektedir. Evrendeki bu oluşu bir nehre benzeten Herakleitos’a göre, “Bir nehirde iki defa yikanılamaz.“ Çünkü nehrin suları her an değişmektedir. Yaşam da tıpkı bir nehir gibi akıp gitmektedir.
- Whitehead: Ona göre evren nesnelerden değil, olaylardan meydana gelmiştir. Evren statik (durgun) değil, dinamik (değişken) bir yapıya sahiptir. Evrendeki oluş ve değişimde her şey birbirine bağlıdır. Her varlık var olmak için başka bir varlığa bağlıdır. Doğada boşluk ve tesadüf yoktur. Evrendeki akış ve değişmeyi sağlayan yaratıcılık ve sürekliliktir.
b. Varlığı İdea olarak Kabul Edenler
Varlığın ilk ve en önemli unsurunun idea (düşünce) olduğunu öne süren öğretiye “idealizm” denir. idealizm, var olan her şeyi düşünceye bağlayan felsefe öğretisidir. Varlığı idea olarak kabul eden filozoflar Platon, Aristoteles, Farabi ve Hegel’dir.
- Platon: Ona göre duyularla algılanan varlıkların aslı idealardır ve gerçek varlıklar onlardır. Görünen varlıklar ise ideaların gölgeleridir. AIgıladığımız şeylerin kendi başlarına varlıkları yoktur; onlar asıl tipleri (ideaları) sayesinde vardır. Örneğin; masa ideası, iyi ideası, güzellik ideası dünyadaki gölgelerin asıllarıdır. İdealar mükemmel, öncesiz ve sonrasız varlıklar olup değişmezler.
- Aristoteles: Ona göre varlığın en önemli unsuru ideadır. Ancak ona göre “idea” varlığın dışında değil, varlığın kendisiyle birliktedir. İdea maddenin şekli olduğu için maddeden ayrı olmaz. Ona göre en yüksek varlık saf form olan Tanrı’dır. Bütün varlıklar varlıklarını Tanrı’ya borçludur.
- Farabi: Ona göre bütün varlıkların temelinde “zorunlu varlık” veya “Vacibülvücut” olan Tanrı bulunur. Tanrı kendi başına vardır. O, varlığını hiçbir şeyden almamıştır, öncesi ve sonrası yoktur. Zoruniu varlığın dışındaki varlıkların hepsi mümkün varlıklardır, yani varlıkları zorunlu olmayıp geçicidir.
- Hegel: Ona göre tüm varklıkların temelinde idea (geist – mutlak ruh) vardır. Ona göre ide, hakikattır. Gerçek olan her şey gerçekliğini ideden alır. İde mutlak ve evrenseldir. O kendisinde zıtlıkları taşır. Bundan da diyalektik olarak, yani zıtların çatışması ile tez – antitez sentez şeklinde oluş meydana gelir.
c. Varlığı Madde Olarak Kabul Edenler
Bu yaklaşıma göre varlık insan bilincinden bağımsızdır. Varlığın temelinde madde yer alır. Varlığın kaynağının madde olduğunu savunan görüşe Materyalizm (maddecilik) denir. Bu görüşün temsilcileri Demokritos, Hobbes, La Mettrie, Karl Marx’tır.
- Demokritos: Atomcu felsefenin kurucusu sayılır. Ona göre her şey atomlardan meydana gelmiştir. Atomlar boşlukta yer kaplayan, bölünmeyen, çeşitli yönde ve hızda hareket eden varlıklardır. Demokritos, ruh yaşamını da atomlarla açıklar. Ona göre ruh en ince, en düzgün ve en hareketli atomlardan oluşur.
- Hobbes: Ona göre varlık maddeye dayanır. Varlık, mekanik hareket kanunları tarafından yönetilen cisimlerin bütünüdür. Her şey tümüyle mekanik hareket kanunlarına bağlıdır.
- La Mettrie: Ona göre maddeden bağımsız hiçbir şey yoktur. Her şey maddeye bağlıdır. Ona göre insan bir makinadır. Ruhsal hayat organik yaşamın eseridir. Ruh bedenin bir türevidir. İnsan, hayvanın gelişmiş şeklidir.
- Karl Marx: Ona göre gerçek varlık değişim halindeki maddedir. Düşünce (ruh) maddeden sonra gelen ve ona bağlı olan varlıktır. Yani doğa düşünceden önce vardır ve var olmak için düşünceye (ruha) ihtiyacı yoktur. Düşünce maddi bir gerçeklik olan beynin ürünüdür. Evren hareket halindeki maddedir. Bu madde çatışma ve çelişmelerden geçerek varlıkları ortaya çıkarır (Diyalektik Materyalizm).
d. Varlığı Hem Madde Hem de İdea (düşünce) Olarak Kabul Edenler
Descartes, varlığın hem madde hem de düşünceden (ideadan) oluştuğunu savunur. Varlığın iki unsurdan oluştuğunu savunan görüşe “Dualizm” (ikicilik) denir. Descartes’e göre asıl varlık ruh ve maddeden meydana gelmiştir. İnsan bilinç (ruh) ve bedenden (madde) oluşur. Madde yer kaplar, ruh ise düşünür.
e. Varlığı Fenomen Olarak Kabul Edenler
Fenomen “görünen, şey , olay” demektir. Ama fenomenolojinin temsilcisi sayılan Husserl’e göre fenomen, görünmeyen saf bilinç olayıdır. O, zaman ve mekân dışıdır, onu bilinç belirler. O, özdür. Örneğin; masanın rengini şeklini attığımız zaman bilinçte kalan masanın özüdür. Varlık alanında ele alınması gereken bu saf bilinç ve özdür. Bilim de felsefe de buna dayanırsa kesinlik kazanır.
Husserl’e göre özler, içerikli ve içeriksiz olmak üzere ikiye ayrılır. İçerikli özler insan bilincinin temelini oluşturur ve varlığa bağlıdır. Sarı, kırmızı, mavi gibi.
İçeriksiz özler ise formel bilimlerin temelini oluşturur. Sadece zihnin tasarımı olarak vardır. Önermeler, formüller, geometrik şekiller gibi.
Son Yorumlar