Seyahatnamelerde anlatılan kültürel ögelerden hangileri günümüzde varlığını sürdürmektedir? Bunların yaşatılması için neler yapılabilir? Pek çok kadın düğün gününden önce gelinin annesi tarafından davet edilir, şenlik yaparak vakit geçirirler ve gelini hamama götürürler. Ertesi gün gelinin odasına gelirler ve gelini süslerler. Pek kolay örülmemiş düğümleri gelinin potinleri üzerine bağlarlar. Damat da aynı zamanda aynı şekilde eğlendirilir. Düğün günü sabahı damadın evini en iyi giysilerle davetliler doldurur. Sonra ikişer ikişer gelin evine doğru müzik refakatinde ve sağdıç başta olmak üzere gelini almaya giderler. Sağdıç, damadın en yakın akrabası veya arkadaşıdır. Gelin bir at üstünde sağdıca teslim edilir. Daha sonra alay, geldiği düzende döner. Onların arkasında sepetler taşınır. Bu sepetleri içinde onların hediyeleri gelir. Damat, evinin kapısında gelini karşılamak üzere bekler. Gülgün Üçel Aybet, Avrupalı Seyyahların Gözünden Osmanlı Dünyası ve İnsanları (1530-1699), s. 380 (Düzenlenmiştir.).
Burada düğün ile ilgili Türk adetleri yer almaktadır. Bu güzel geleneklerden bazıları yok olmuş, bazıları yaşatılmaktadır. Gelinin kayınvalide tarafından hamama götürülme, gelin almak için sağdıcın gitme geleneği kaybolmuştur. Gelin aynı şekilde çok özenilerek süslenir. damadın akrabası ve arkadaşı düğünde bütün işleri takip eden damada yardımcı olan sağdıç vardır. Günümüze kadar helen geleneklerin yaşatılması için, gençler bu tür etkinliklerin içinde bulunmalı, bu gelenekler kendilerine aktarılmalıdır.
Hayranlık ve hayret vericidir ki cirit oynayanlar bir yandan diğer yana devamlı havada uçan çok sayıda mızrağın ıslık çalan sesi içinde dönerek atı zıplatarak, oynatarak, geri giderek, şaha kaldırarak, çok serbest ve korunmasızca hareket ederler. Sanki iki grup, iki farklı takım değilmiş gibi görünür. Gülgün Üçel Aybet, Avrupalı Seyyahların Gözünden Osmanlı Dünyası ve İnsanları (1530-1699), s.172 (Düzenlenmiştir.).
Cirit oyunu günümüzde çok az yerde, sadece sembolik olarak oynanmaktadır. Bu geleneğin yaşatılması için turnuvalar düzenlenmektedir.
“Türkler vücudu temiz tutmak için olduğu kadar sağlıkları için de sık sık hamama giderler. Bu sebeple bu ülkede birçok güzel hamam vardır. Hepsi de aynı tarzda yapılmışlardır, bazılarının diğerlerinden daha büyük veya daha çok mermerle süslü oluşundan başka aralarında hiçbir fark yoktur.” Jan Thevenot, 1655-1656’da Türkiye, s. 85.
Günümüzde yeni mahallelerde, mahalle arasında hamamlar bulunmamaktadır. Hamama gitme geleneği de çok azalmış yok olma derecesine gelmiştir.
“Yaşlılara ve çocuklara saygı gösterirler. Leylekler, kırlangıçlar kovulma korkusundan uzak, Türklerin evlerine yuva yapabilirler. Köpekler sürüler halinde sokaklarda dolaşır. Onlara kötü davrananın vay haline! Sokaklarda kedilere et atan çok insan görebilirsiniz.” Ümit Meriç, Seyyahların Aynasında Şehirlerin Sultanı İstanbul, s.207.
Bu seyahatnamede Osmanlı’da hayvan sevgisinden, hayvanlara nasıl davranıldığını göstermektedir.
“Bütün camilerinin hayır işlerinde kullanılmak üzere büyük gelirleri vardır. Bu gelirler akıl hastaları, fakir halkın bakımı ve çocukların eğitimi gibi hayır işlerinde kullanılmak üzere yapılan bağışlar verilen hediyelerdir. Bunun yanı sıra onlar, camilerin yanındaki imaretlerde fakir halka bin okka pilav ve yeterli miktarda et dağıtırlar.” Gülgün Üçel Aybet, Avrupalı Seyyahların Gözünden Osmanlı Dünyası ve İnsanları (1530-1699), s. 349.
Yardımlaşmanın ne kadar önemli ve yaygın olduğunu göstermektedir. Geleneklerimizde muhtaca yardım etmek gerekliliği vardır. Günümüzde de devam etmektedir.
herşey güzel hoş fakat önemli bir nokta var ki oda kırmızı yerleri değilde siyah yerleri yazdım saatlerce siz kırmızı yerleri yazın..