8. Sınıf İnkılap Tarihi Sözlüğü
A
Anzak: Birinci Dünya Savaşı sırasında kurulan, Avustralya veya Yeni Zelanda birliklerinin ortak adı.
asayiş: Bir yerin düzen ve güvenlik içinde bulunması durumu, düzenlilik, güvenlik.
ataşe: Bir elçiliğe bağlı uzman, elçilik uzmanı.
ateşkes: Savaşan iki kuvvetin karşılıklı olarak savaşı durdurması, bırakışma, mütareke.
Atlantik: Atlas Okyanusu.
B
bahriye: Bir devletin deniz güçlerinin ve kuruluşlarının bütünü.
Batman: 7,692 kilogram olan ağırlık ölçü birimi.
belleme: Binek hayvanını soğuktan korumak için beline sarılan veya eyerin altına konulan keçe,
meşinlenmiş keçe. 2. Eyerin üstüne konulan yastık.
benlik: Bir kimsenin öz varlığı, kişiliği, onu kendisi yapan şey, kendilik, şahsiyet.
bertaraf: Kaldırılmış, giderilmiş.
bor: Atom numarası 5, atom ağırlığı 10,8, yoğunluğu 2,45 olan, tabiatta bor asidi veya boratlar durumunda bulunan basit element.
boraks: Yoğunlaşmış borik asitten türeyen sodyum tuzu.
Ç
çarık: İşlenmemiş sığır derisinden yapılan ve deliklerine geçirilen şeritle sıkıca bağlanan ayakkabı.
D
Darülfünun: Üniversite reformu öncesinde İstanbul Üniversitesiʼnin eski adı.
E
egemenlik: Milletin ve onun tüzel kişiliği olan devletin yetkilerinin hepsi, hükümranlık, hâkimiyet.
emperyalist: Emperyalizm yanlısı olan, yayılmacı, yayılımcı.
emperyalizm: Bir milletin sömürü temeline dayanarak başka bir milleti siyasi ve ekonomik egemenliği altına alıp yayılması veya yayılmayı istemesi, yayılmacılık, yayılımcılık.
entegre: Bütünleşmiş.
erzak: Uzun süre saklanabilen yiyeceklerin genel adı.
ezel: Başlangıcı belli olmayan zaman, öncesizlik.
F
felah: Kurtuluş, selamet, onma.
feragat: Hakkından kendi isteğiyle vazgeçme.
G
gazi: 1. Olağanüstü yararlıklar göstererek düşmanı yenen komutanlara devlet tarafından verilen onur unvanı. 2. Savaştan sağ olarak dönen kimse.
gebre: Atı tımar etmekte kullanılan kıldan kese.
gem: Atı yönlendirmek için ağzına takılan demir araç.
gürlük: Mutluluk.
H
halife: 1. Hz. Muhammed’in vekili olarak Müslümanların imamlığını ve din koruyuculuğunu yapmakla görevli kimse. 2. Hükümdar. 3. Osmanlı padişahlarının kullandıkları unvanlardan biri.
hatip: Konuşmacı.
hilafet: Halifelik.
hitabet: Etkili söz söyleme sanatı.
İ
ilelebet: Sonsuza değin, sonsuzluğa kadar, sürgit.
iskarpin: Ökçeli, konçsuz ayakkabı.
istihkâm: Düşman saldırısını durdurmak, düşmana karşı savunma yapmak amacıyla düzenlenmiş yer.
istiklal: Bağımsızlık.
iştirak: Bir işe, bir düşünceye katılma, katılım.
J
jeopolitik: devlette bir bölgede uygulanan politikayla o yerin coğrafyası arasındaki ilişki.
K
kabotaj: Bir ülkenin iskele veya limanları arasında gemi işletme işi.
kapitülasyon: Bir ülkede yurttaşların zararına olarak yabancılara verilen ayrıcalık hakları.
kaşağı: Hayvanları tımar etmek için kullanılan, sacdan, dişli araç.
kavuk: Pamuktan yapılmış, üzerine sarık sarılan erkek başlığı.
kerte: Derece, radde.
kile: Genellikle tahıl ölçmede kullanılan belirli hacimdeki kap, ölçek.
kolağası: Osmanlı ordusunda yüzbaşı ile binbaşı arasında yer alan rütbe.
kolan: At, eşek vb. hayvanların semerini veya eyerini bağlamak için göğsünden aşırılarak sıkılan yassı kemer.
kolordu: Değişik sayıda tümen ve savaş destek birliklerinden kurulu büyük askerî birlik.
konferans: Uluslararası bir sorunun çözülmesi için yapılan toplantı.
konsolosluk: Konsolosun makamı veya görevi, şehbenderlik.
kordiplomatik: Bir yerde bulunan elçi ve elçilik görevlilerinin topluluğu.
kozmopolit: Çeşitli uluslardan kimseleri barındıran, içinde bulunduran.
kösele: Ayakkabı tabanı, bavul, çanta yapımında kullanılan, büyükbaş hayvanların işlenmiş derisi.
krom: Atom numarası 24, atom ağırlığı 52,01, yoğunluğu 6,92 olan, 1514 °C’de eriyen, ısıya dayanıklı, havada oksitlenmeyen bir element.
L
liberal: 1. Hürriyet ve serbestlikle ilgili. 2. Serbest ekonomiden yana olan (kimse, parti vb.), liberalist.
M
makûs: Uğursuz, kötü.
manda: Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra bazı az gelişmiş ülkeleri, kendi kendilerini yönetecek düzeye eriştirip bağımsızlığa kavuşturuncaya kadar Birleşmiş Milletler Cemiyeti adına yönetmek için bazı büyük devletlere verilen vekillik.193
mareşal: Tanzimattan sonra Osmanlı devletinde ve 1932’den bu yana Türkiye Cumhuriyetinde en yüksek askerlik aşaması.
meşin: İşlenmiş koyun derisi.
mevzi: Bir askerî birliğin yeri veya bu birlik tarafından ele geçirilen bölge.
mıh: Çivi.
mihver: 1. Eksen 2. Önemli
misyon: Dinsel, bilimsel veya diplomatik bir görev yüklenmiş kimselerden oluşan kurul.
miting: Gösteri amacıyla veya bir olaya dikkati çekmek için genellikle açık yerlerde yapılan toplantı.
muallim: Öğretmen.
mukadderat: Yazgı.
mukavemet: Dayanma, karşı durma, karşı koyma, dayanırlık.
muktedir: Bir şeyi yapmaya, başarmaya gücü yeten, erkli.
mülkiye: Devlet yönetimindeki sivil görevliler sınıfı.
mübadele: Değişim.
müstemleke: Sömürge.
müsvedde: Yazı taslağı, karalama.
müzaheret: Yardım etme, arkalama, destekleme, arka çıkma.
N
naçiz: Değersiz, önemsiz.
O
okka: 1,282 kilogram veya 400 dirhemlik ağırlık ölçüsü birimi, kıyye.
Ö
örfi idare: Sıkıyönetim.
P
patiska: Çoğu pamuktan dokunmuş sık ve düzgün bez, hasse, hasa.
patrikhane: Patriğin görev yaptığı bina.
payidar: Kalıcı, sonsuza kadar yaşayacak olan.
pos: Ara ara ve azar azar yakılan ateş.
potin: Koncu ayak bileğini örtecek kadar uzun olan, bağcıklı veya yan tarafı lastikli ayakkabı.
R
rakım: Yükselti.
rejim: Bir devletin yönetim biçimi
rezerv: Yatağında veya havzasında bulunduğu bilinen, ancak henüz çıkarılmamış ve işlenmemiş maden cevherleri.
rüştiye: Ortaokul derecesinde olan eğitim kurumu.
S
sahtiyan: Tabaklanarak boyanmış ve cilalanmış genellikle keçi derisi.
salahiyet: Yetki.
saltanat: Bir ülkede hükümdarın, padişahın, sultanın egemen olması.
saraç: Koşum ve eyer takımları yapan veya satan kimse. 194
satıh: Yüzey.
sıkıyönetim: Olağanüstü zamanlarda ve durumlarda ülkede güvenliğin sağlanması için ordunun yardımıyla gerçekleştirilen yönetim, örfi idare.
sine: Göğüs.
solisyon: Çözelti.
sorguç: Bazı kuşların tepelerinde bulunan uzunca tüy, tuğ.
sömürge: Bir devletin kendi ülkesinin sınırları dışında egemenlik kurarak yönettiği ekonomik veya siyasal çıkarlar sağladığı ülke, sömürülen ülke, müstemleke, koloni.
spekülasyon: Vurgunculuk.
stratejik: Önemli.
sülfürik asit: Suda çözünerek büyük bir ısı açığa çıkaran, şurup kıvamında, renksiz, kokusuz, 10 °C’de katılaşan bir sıvı, kara boya, zaç yağı.
Ş
şeriye: İslam hukukuyla ilgili.
şinik: Tahıl için kullanılan, sekiz kiloluk ölçek.
şura: Anlatana veya söyleyene göre biraz uzakta olan yer, şu yer.
T
tabya: Bir bölgeyi savunmak için yapılan ve silahlarla güçlendirilen yapı.
tekke: Tarikattan olanların barındıkları, ibadet ve tören yaptıkları yer, dergâh.
toryum: Atom numarası 90, atom ağırlığı yaklaşık 232 olan, yoğunluğu 112,6 olan, 1700 °C’de eriyen, kurşun renginde, havada bozulmaz, atom enerjisi kaynağı olarak kullanılan radyoaktif bir element.
trahom: Göz kapaklarının altında birtakım kabarcıkların belirmesiyle başlayan, tedavi edilmediğinde kirpiklerin içeriye kıvrılması, saydam tabakada yaralar çıkması nedeniyle körlükle sonuçlanabilen
bulaşıcı hastalık.
tümen: Tugayla kolordu arasında yer alan birlik, fırka.
U
urgan: Keten, kenevir, pamuk, jüt gibi türlü dokuma maddelerinden yapılan ince halat.
V
vaketa: İnek derisinden bir tür ince meşin.
veliaht: Bir hükümdarın ölümünden veya tahttan çekilmesinden sonra tahta geçmeye aday olan kimse.
Y
yağız: Yiğit.
yegâne: Biricik, tek.
Z
zabit: Rütbesi teğmenden binbaşıya kadar olan asker.
zaviye: Küçük tekke.
Yayılmacılık politikası nedir