1921 Anayasası Kabulü Nasıl Gerçekleşti? Özelliği Nedir? Türkiye Büyük Millet Meclisi, kuruluşundan 9 ay sonra, yazılı bir Anayasa yazarak yürürlüğe koymuştur. Türkiye Büyük Millet Meclisi, Anayasa yürürlüğe gireceği zamana dek, yürütme ve yasama güçlerini kendisinde toplamış, kanunlar ve kararlarla devlet işlerini yürütmüştür. Anayasa çıkartılmakla, bu duruma hukuksal bir nitelik kazandırılmıştır.
21.1.1921 gün ve 85 sayılı Teşkilatı Esasiye Kanunu adını taşıyan ve 24 maddeden oluşan 1921 Anayasası ile, ulus egemenliği ilkesine dayanan, bir Türkiye Devleti oluşturulmuştur.
1921 Anayasasının özellikleri:
a) Anayasa, güçler birliği ilkesini ve Meclis hükumeti sistemini benimsemiştir. Buna göre. Türkiye Devleti, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından idare edilir. Yürütme ve yasama güçleri, Meclisin elindedir.
b) Hükumet, Büyük Millet Meclisi Hükumeti adını alır ve doğrudan, Meclis, kendi milletvekilleri arasından seçer. Bir hükümet başkanı bulunmaktadır. Meclis Başkanı, Bakanlar Kurulunun da başkanlığını yapmaktadır. Hükumet, Meclis adına hareket eder ve meclisin devamlı denetimi altındadır.
c) Yasama ile yürütmeyi üzerine alan Meclisin, parlamenter sistemde olduğu gibi, çalışmalarına ara vermesi söz konusu olmamıştır. Meclis adına yürütme görevini yerine getirenlerin, Meclisçe sürekli olarak denetlenmesi zorunlu görülmüştür. Anayasadan önce, Meclisin çıkardığı bir yasa ile ulus kurtarılana kadar Meclisin sürekli olarak toplanacağı kuralı getirilmiştir. 1921 Anayasası, Meclis seçimlerinin iki yılda bir yapılacağı ve yeni Meclis toplanana kadar eski meclisin göreve devam edeceği kuralını koyarak, Meclisin sürekli toplantı halinde olacağı ilkesini başka bir biçimde ifade etmiştir.
d) Bu Anayasanın bir diğer özelliği de, yargıdan söz etmemesi ve Saltanat ve Hilafet sorununu bir çözüme vardırmamasıdır. Anayasadan çıkmadan önce kabul edilen bir kanun ile Hilafet ve Saltanatın kurtarılması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin amaçlarından biri olarak kabul edilmiş, diğer taraftan da, bu 1921 Anayasası ile egemenliğin koşulsuz ve sınırsız olarak ulusta olduğu belirtilmiştir. Bu çelişki, bilerek ve isteyerek oluşturulmuştur. Vatanın içinde bulunduğu koşullar el verdiğinde, Saltanat ve Hilafet kaldırılacak ve bu çelişki giderilecektir.
Atatürk, güçler birliği ve Meclisin üstünlüğü ilkelerini savunmayı, yeni Devletin kuruluşunun güçlendirilmesinin ve ileride Padişahtan kurtulmanın bir yolu olarak görmüştür; hatta olağanüstü yetkilerle donatılmış İstiklal Mahkemelerini de, güçler birliği ilkesine dayandırmış, yargı yetkisinin bile Mecliste olduğunu ileri sürmüştür.
Ulusal Kurtuluşun sonlarına doğru, meclis hükumeti sisteminin, parlamenter sistemdeki iktidar muhalefet ikiliğine dayanan işleyiş biçimine yaklaştığı, Meclisin ikiye bölündüğü, Mustafa Kemalcilerin Birinci Grupta, karşıtlarının İkinci Grupta yer aldıkları görülmüştür. Bu durumda Bakanlar Kurulu, parlamenter sistemde çoğunluğa dayanan bir hükumet durumuna gelmiştir. Mustafa Kemal, Kurtuluş Savaşının sonlarına doğru Parlamenter sisteme geçme yönünde çaba harcamaya başlamıştır.
Meclis hükumeti sistemi, Ulusal Kurtuluş Savaşının güçlü bir biçimde yürütülmesini ve İstanbul’daki saltanatın yıkılmasını kolaylaştıran, bir hukuksal temel olmuştur.
Son Yorumlar